Hilafet
Türkiye’de hilafet talepleri, genellikle bazı muhafazakar kesimlerde, özellikle de İslamcı gruplarda ortaya çıkmaktadır. Fakat Türkiye’de toplum genelinde bu talep yaygın değildir ve ülkedeki resmi siyasi sistem, laik bir cumhuriyet olarak belirlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulmuştur. 1924 yılında Hilafetin kaldırılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte benimsenmiştir. Bu Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nın ardından gerçekleşmiştir. Laiklik Atatürk ilke ve inkılaplarının en önemli maddelerinden biridir. Türkiye, o tarihten bu yana laik bir cumhuriyet olarak varlığını sürdürmektedir.
Türkiye Anayasası’nın temel prensiplerinden biri olan laiklik ilkesi, ülkedeki resmi politika çerçevesini oluşturmaktadır. Bu nedenle hilafet talepleri genel olarak sınırlı bir azınlık tarafından dile getirilmektedir. Zaten bu durum tolumun geneli tarafından tarafından benimsenmemektedir Fakat ne yazık ki günümüzde Türk siyasetinde güç dengeleri değişmiştir. Bu durum toplumsal defarmasyonları ve laik Türk Cumhuriyetinde çözülmelere neden olmuştur.
Zıt kutuplar
Hilafet ve laiklik iki negatif zıt kutup olarak birbirini itmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, laiklik ilkesini korumaktadır ve bu ilke resmi devlet politikası olarak belirlenmiştir. Bu nedenle hilafetin yeniden getirilmesi veya herhangi bir mücadele olması söz konusu değildir. Şeriat talepleri genellikle sınırlı bir azınlık içinde ortaya çıkar. Bunlar toplum tarafından kabul görmeyen görüşlerdir. Ancak, toplumsal ve siyasi dinamikler zaman içinde değişmektedir. Bu nedenle, güncel siyasi gelişmeleri ve toplumsal eğilimleri takip etmek önemlidir. Türkiye’de hilafeti yeniden talep etmek, mevcut anayasal düzenle çelişebilecek ve genellikle anayasal bir suç olarak kabul edilebilecek bir davranıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, laiklik ilkesini temel prensip olarak belirler ve bu prensibi koruma amacını güder. Anayasa’nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti‘nin bir hukuk devleti olduğunu ve laikliğe dayandığını ifade eder. Dolayısıyla, hilafeti yeniden talep etmek, laikliğe aykırıdır ve anayasal bir suç olarak kabul edilir.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye’de anayasal suçlarla ilgili davaları ele alır. Sadece hilafet değil anayasaya aykırı bütün eylemlere karşı mücadele eder. Kör inancı talep etmek de ve bunun için girişimlerde bulunmak anayasal bir sürecin başlamasına neden olur. Böylece laikliğe karşı hilafeti savunan ve bunun için eylemler yapan herkesin yargı mercileri tarafından incelenmesi ve haklarında takip kararı çıkarılması gerekir.
Hukukun Üstünlüğü Prensibi
Hukukun üstünlüğü prensibi, bir ülkede yargının harekete geçme süreci, anayasal düzeni bozan herkes için geçerlidir. Türk temel yasalarını ihlal eden eylemlere müdahale etme amacını taşır. Laiklik Cumhuriyet ilke ve inkılâplarının temel taşlarındandır. Laikliğin ardından, hilafet talepleri bu ilkeye aykırı olarak değerlendirilmektedir. Kişi veya grupların şiddet içeren veya anayasal düzene aykırı olacak şekilde hilafet çağrısı yapılması büyük risk oluşturmaktadır. Anayasal düzene yönelik açık bir tehdit veya suç işleme niyeti olduğu durumlarda, yargı süreci devreye girmektedir.
Ancak yargı harekete geçme süreci, demokratik değerlere, ifade özgürlüğüne ve diğer temel haklara saygı göstermelidir. İfade özgürlüğü, bireylerin görüşlerini açıklama ve ifade etme hakkını içerir. Bu nedenle, sadece hilafet taleplerinin ifade edilmesi, doğrudan bir suç oluşturmaz.
Sonuç olarak, Ben Okan Bent Önok yani Hayaline Firar Edemeyen Adam olarak Cumhuriyet ilke ve inkılâplarına sonuna kadar bağlı bir Türk vatandaşıyım. Bunun yanı sıra hukukun üstünlüğüne de inanıyorum.